GÖR BENİ ÇÜNKÜ İHTİYACIM VAR
Klinik PsikologBaşımıza gelen bir olayı etrafımızla paylaşma isteğimiz neden var? Korkumuzu, üzüntümüzü, sevincimizi neden yakınlarımızla paylaşma isteğini taşırız ?Schopenhauer neden yazar olmuştur mesela? Ne ulan bizim derdimiz? Bir olayda orada öylece kalsın. Haksızlığa uğramışsak uğrayalım, evimize hırsız girmiş olsun veya bir törende ödülümüzü alalım sonra gidelim günlük her ne yapıyorsak onu yapalım. Neden telefona sarılıp olan biteni tüm duygularımızla paylaşıyoruz.
Bu davranış aslında bize çocuklardan ve çocukluğumuzdan tanıdık geliyor. Mesela kabiliyetini sergileyen çocuk izlenmek ister.
‘’- Anne ben şimdi burada oyun oynıyıcam sen de beni izle tamam mı?
– Tamam beraber oynayalım o zaman.
– Yok ben oynıyıcam sen sadece beni izle.’’
Kastettiğim tam olarak bu diyalog aslında. Korktuğu zaman destek veya aciz kaldığında yardım istediği bir diyalog değil bu. Yalnızca ‘’bana bak’’ isteği. Bir şey yapmana gerek yok yalnızca bana şahit ol.
İnsan bebeğinin diğerlerinden farklı olarak anne bakımına daha fazla ihtiyaç duyması, onu ister istemez anne ile bir bütün haline getiriyor. Yani yaşayabilmesi için diğerine muhtaç… Bu ihtiyaç karşılanmadığında yokluk ile karşı karşıya kalıyor bebek. Şimdi yaşam için elimde neye ihtiyacım var bakalım… Bir tane ‘’ben’’, bir tane ‘’öteki’’. Bunlar yaşamakla eş değerse bir de ben ve öteki arasında bir ‘’ilişki’’ ihtiyacım var. Bunların tamamı kişinin kendiliğini oluşturuyor.
Çok kafa karıştırmayayım. Eğer bize şahit olan, duygularımızı yansıttığımız birileri yoksa etrafımızda, bu bizim için ölümle eş değer neredeyse. Terk edilmek ve yalnızlık bir bebeği fizyolojik ihtiyacı karşılanamadığı için öldürür. Yetişkin birisini öldürür mü peki yalnızlık? Birisi boğazına sarılıyormuşçasına öldürmez tabi ki. Ama örtük olarak öğrendiği ölümü yokluğu hatırlatır, yüzleştirir onu.
Tüm bunlardan ötekine ne kadar ihtiyacımız olduğunu anlatabildim sanırım. Bize şahitlik eden birilerine besin kadar ihtiyacımız var. Bazıları bu besini çok fazla istiyor. Sanal obezler… Yoksa sosyal medyada bu kadar takipçi isteği başka bir şeyle açıklanabilir mi? Hatta sanal ortamda ne kadar şahit toplarsa o kadar yaşadığını hissedebiliyor. Az görülen az yaşıyormuş da, çok görülen çok yaşıyormuşcasına… Bunun tersi olarak da şahit olan kişiler yoksa kendi kendimize şahitlik ettiğimiz bir dönem başlıyor. İç konuşmalarımızın dışa vurarak kişi için kurtarıcı olduğu ama diğerlerinin anlamayıp deli dediği bir dönem. Her neyse her şeyde olduğu gibi burada da denge ideal olan sanırım.