Utanıyorum Öyleyse Yokum
Klinik PsikologUtanma sosyal yönümüzün üzerimizdeki etkisini gösteren en temel duygumuz. Çoğu zaman hatalarımızın ve mahremiyetimizin diğer insanlar tarafından görüldüğü zamanlarda ortaya çıkar. Bizi bu özelliklerimizle seven insanların yanında utanmayız. Diğerleri diye vurguladığım insanların bizi sevenlerden farkı ise: Yargılanma korkumuzu oluşturmaları. Yani özetle bir kusurumuzun onaylanmayacağı korkusu utanç verir diyebiliriz.
Utanan kişi ‘Siz kimsiniz de beni kabul etmiyorsunuz’ demez, diyemez. Çünkü diğerlerinin onayına ihtiyacı vardır, herkes gibi. Eğer o grubun onayına ihtiyacı yoksa zaten utanmaz. Ait hissettiği yani, kabul gördüğü yerden darbe alması gerek utanması için. Bunlar bizim sosyal yönümüzün birer çıktıları. Peki bazılarımız neden sürekli utanç içindeler. Bir şey yapmamalarına rağmen telafisi olmayan bir hata yapmışçasına yaşayan bazılarımız… Başkası adına utanıp bu duruma katlanamayanlarımız, çatışmalardan kaçanlarımız, diğeri adına özür dileyenler, kendini yersiz suçlayanlar, halı saha mağlubiyetini üstüne alınanlar ve ekip projesinin aksamasında tek neden olarak kendini görenler. Bu yersiz utancımızın kaynağı ne acaba? Bu insanlar neden iltifat kabul etmezler mesela?
- Türkan Teyze yemeğin çok güzel olmuş.
- Yok canım estağfurullah, vaktim hiç yoktu bugün bu kadar oldu.
- Gerçekten güzel olmuş.
- Şu tavuk az daha fırında kalsaydı keşke, neyse artık başka zamana…
- Bana bak Türkan! Beni sinirlendirme, yemeğin güzel (İç ses). Yok yok tam kıvamında eline sağlık.
- Ay sağol canım.
Çocuk ebeveyn ilişkisine değinmeden geçemeyeceğiz. Çocukken vakit geçirilmeyen kişiler, bunun nedenini anlamazlar. Ailemizin paraya ihtiyacı var, annem/babam kendisini iyi hissetmiyor gibi nedenler çocuğun korteksine ulaşmaz. Çünkü daha tam gelişmemiştir ora. Bakıma muhtaç kişi bakımvereni ile ne kadar bir arada olursa kendisini o kadar sevgiye layık hisseder. Bunu yaşamamış kişiler sevilmeye layık olmadıklarını düşünebilirler. Kendisini sevilmeye layık olarak görmeyen kişiler derin bir utanç içindedirler. Derinleşmekten korkarlar. Sanki birileri içlerini görecekmiş gibi. Halbuki içini görsün ne olacak ki? İşte yazının başında utancın tanımını yapmıştık. Bu kişi sevilmeye layık olmadığını doğuştan kusurlu oluşuna bağlıyor aslında. Öyle ya ‘’kusurlu olmasaydım bakımverenim hep yanımda olurdu’’ sanıyor. Bu öyle bir yerleşiyor ki insana, hayatı boyunca otomatik olarak orada öylece kalıyor. Sömürülen ilişkiler kuruyor, diğer ilişki türünü bilmiyor ki. Mükemmeliyetçi bir duvar örüyor kendine çünkü o duvarla doğuştan sandığı kusurunu örtüyor. İşte böyle eziyet ediyor yersiz utanç yaşayan kişi. E kardeşim ne yapalım bir kağıda kendimi seviyorum yazıp 10 kez sesli okursak o zaman geçecek mi bu? Yazıyı uzatacağını düşündüğümden başka bir başlığa taşıyacağım konuyu.
Dip Not: Bu yazıyı yazarken Louis Cozolino’nun Terapi Neden İşe Yarar eserinden faydalandım.