Ocak 27, 2025

Duygu Odaklı Terapide ANKSİYETE

Klinik Psikolog

Bu yazıda anksiyeteye farklı bir bakış açısını aktaracağım. Eğer anksiyete  ilgili bir problem yaşıyorsanız duygu odaklı terapinin anksiyeteye bakışı sizin için faydalı olabilir. 

Anksiyeteye geçmeden önce bilmemiz gereken bir kavram var. ‘Duygusal Acı’. Duygusal acı deneyimlerken türlü zorluklar yaşadığımız bir durum. Herkeste farklılık gösterir. O yüzden bir yaşantı örneği vermeyi erteleyip kendi örneğinizi bulmanızı tavsiye ediyorum. Hangi yaşantı size çok ağır geliyorsa onu hayal edip nasıl bir duygu deneyimi yaşadığınıza bakabilirsiniz. Nefesinizi kesen veya hızlandıran, kalp çarpıntınızı hissettiren, algılarınızın kapandığı, yüzünüzü kızartan veya bunlara benzer bir deneyim. Hadi kendi deneyiminiz bulun. Bu duygulanımı ‘duygusal acı’ olarak tanımlayalım ve kırmızı bir daireyle temsil edelim. 

 

Ben de bir iki örnek verebilirim. İnsanların içinde rezil olduğunuz, eşinizin terk ettiği veya sevdiğiniz birisini kaybettiğiniz an buna benzer bir his yaşayabilirsiniz. Problemin ne olduğundan ziyade bu hissiyatın kendisine odaklanabildiğimizde kabullenilmesi ve sonuçlandırılması çok zor bir his olduğunu görebiliyoruz. Bazılarımız bu tarz hisleri yaşayıp sonuçlandırabiliyorken, kimimiz bunları tam olarak deneyimleyip bitiremiyor. Bunun yerine donup kalabiliyoruz veya bayılacakmış gibi bile hissedebiliyoruz. Bu duygusal acıyı yaşamak sanki  kontrolü kaybettirecekmiş, savunmasız kalacakmışım gibi hissettirebiliyor.

 

Biz de bu kadar  katlanılması zor deneyimleri yaşamak yerine farklı bir seçenek oluşturuyoruz. Onu hissetmemek için elimizden geleni yapıyoruz. Zamanında Fahrettin kocanında da dediği gibi

     ‘Elimizde güçlü bir koz var, yakalanmamak! :)’

Tam da burada acıya yakalanmamak için  anksiyete devreye giriyor. Bunun rengi de turuncu olsun. Acının etrafını kapatan turuncu bir daireyle de yaygın anksiyeteyi temsil edelim. Bizi yaşayamadığımız acıdan sürekli koruduğunu zannettiğimiz anksiyete… Bizi katlanamayacağımızı o duygu durumundan koruyan ama yoran, huzur vermeyen, bolca düşündüren ve sürekli tetikte olamamıza neden olan anksiyete…

Duyguların Yaşanma Şekli

  Anksiyeteli hali kimimiz fazla düzenlemiş, bastırmış ve sanki yokmuş gibi yaşayabiliyoruz. Etrafa belli etmiyoruz (ama genelde anksiyete yaşadığımız hissedilir). Bir taraftan kaygı hissederken, diğer taraftan kaygımızı hissetmekten kaçabilmeyi yok sayabilmeyi öğrenebiliyoruz. Örneğin terk edilmiş  bir kişi üzüntüsünü yaşamaktan uzak kalırsa (duygusal acı), terk edildiğini ona hatırlatan bir şeyle karşılaşmanın kaygısıyla yaşayacak. Kimileri hissettiği bu kaygının ya hiç farkında değil, ya da göstermemek için kendine ait yolları var. Sürekli mantıklı bakmaya çalışmak, entelektüelize etmek  bunlardan birisi (aklın gitsin diyor ama  vücudun tepki veriyor).

 Bir diğerimizin ise bu duygu içinde fışkırıyor. Hiç düzenli değil. Kaygısına  veya temel acısına dair bir şey hissettiğinde anlamadığı bir şekilde duygusu kendinden taşıyor. Kontrolsüzce göz yaşları çıkabiliyor veya herkes tarafından hissedilen bir panik hali yaşanıyor. Yukarıdaki örnekten yola çıkarsak kaybettiğimiz kişinin acısını hatırlatan bir eşya gördüğümüzde duygu her yerimiziden belli oluyor, uzak kalamıyoruz. Onu da aşağıdaki görsel temsil etsin. 

Bu terapiye göre turuncu alanda yani anksiyete alnında bir şeyler değiştirmek çözüm değil. Anksiyete eğer çok yoğun yaşanıyorsa  yatıştırılmak için çalışmalar yapılabilir (içinden 10’a kadar say, dikkatini dağıtacak bir uyaran bul vs.) Asıl işimiz acının kendisiyle. Acı deneyimlenebildiğinde ortada bir tehdit kalmadığından kişinin anksiyetesi de bu doğrultuda iyileşiyor. Yani temel duygusal acı araştırılıp aynı zamanda yaşandığında kişinin sürekli tetikte olmasına gerek kalmıyor. Yani kısaca diyorki işimiz kırmızı alanda, kişi güçlenip, ihtiyaçlarını anlayıp bu acıyı karşılarsa kendisini daha rahat hissedebilir.

 

Yukarıdaki tipler için ayrı ayrı yollar tarif ediliyor. Birinci kişinin duygusu fazla düzenlemiş olduğundan önce duygusuna gidebilmesi gerekiyor. Sürekli uzaklaşmaya çalıştığı duygusal deneyimi güçlenerek yaşayabildiğinde anksiyetesinde de rahatlamalar görülüyor. Yukarıdaki örneğe gittiğimizde kaybettiği kişinin ardından ağlayabilen ve ayrılı kabullenen kişi, kaybından dolayı tetikte yaşamak zorunda kalmıyor.  

İkinci kişinin duygusu zaten sürekli dışarı çıkmaya hazır. Bazı duyguların yönetimi zor olduğu için öncelikle duygusuyla arasına mesafe koymayı öğreniyor kişi ve yoğun duyguya kademeli olarak yaklaşıp temel acısına gidebiliyor. 

 

Yukarıdaki terk edilme örneğini konunun anlaşılması için verdim. Genel kaygı problemi yaşayan  hayatının tamamında buna benzer bir hisle yaşayabiliyor. Ortada bir neden yokken sürekli tetikte olmayı öğrenebiliyor. Buna çocukluk yaşantısındaki ilişkileri veya yaşadığı sert olaylar neden olabiliyor.

Bu yazıyı Yaygın Kaygının Duygu Odaklı Terapisi Kitabından faydalanarak yazdım.

Bu yazı herhangi bir yönlendirme ve tedavi için değil, yalnızca bilgilendirmek içindir! 

Abdullah Anıl Yücesoy

Abdullah Anıl Yücesoy

Klinik Psikolog

Whatsapp
Size Nasıl Yardımcı Olabiliriz?
Size Nasıl Yardımcı Olabiliriz?