
Film İncelemesi: Marriage Story ‘Boşanma ve Çocuk İlişkisi’
Psikolojik DanışmanEşiniz çok iyi birisi olabilir. Ebeveynleriniz ve kardeşleriniz de eşinizi çok beğeniyordur. Huyu suyu iyi, işinde başarılı birisi ve siz de onu seviyorsunuz. Tüm bu saydıklarım bir evliliği yürütmek için yeterli midir sizce?
Marriage Story, tam da bu soruya cevap veren bir hikayeyi işliyor. Karakterimiz Charlie’nin iyi olması, bir sürü başarıya sahip bir yönetmen olması mutlu bir evlilik için yeterli olmuyor. Her şey güzelmiş gibi gözükse de içeride bir yerlerde bir kopukluk olabiliyor. Sebebini açıklayamıyorsunuz, tıpkı eşi Nicole gibi. Fakat orada büyüyor, büyüyor. Sonra kopmak istiyorsunuz artık oradan. En azından bu filmde Nicole kopmak istiyor. Nicole’ün ‘Ben kendi hayatımı hiç yaşamamışım’ düşüncesi oluşuyor birden. Yaptığı işlere bakıyor, yaşadığı hayata bakıyor. Bunlara yabancılaşıyor birden. Evliliği için değerlendirmesi ise şöyle;
“Evimi bile kendim seçmedim, onun evine taşındım. Kendim nelerden hoşlanırdım bilmiyorum.”
Nicole bu ilişkide kendini var etmeyip Charlie’nin yanında bulunmuş sadece. Filmin ilerleyen dakikalarında kendisi de bunu fark ediyor. Aslında bu farkındalıkla ayrılık kararı alıyor diyebiliriz. Yapmak istediği şeyleri, hayallerini düşünüyor. Nicole evliliği içinde, eşi Charlie’nin hayatıyla öyle bir meşgul olmuş ki burada kaybolmuş adeta. Kendi sevdiği şeylerden uzaklaşmış, hatırlayamıyor hiçbirini. Charlie’nin hayatını yaşıyor. Charlie ise Nicole’ü hiç fark etmiyor bile. Huzursuzluğunu, mutsuzluğunu hatta mutsuz olabilme ihtimalini bile görmüyor. Kırılma anlarından bir tanesi de Nicole’ün Charlie’ye telefon numarasını sorması ve bunu bilmediğini görmesi oluyor. Belki bu küçük bir detay gibi görülebilir ama altında yatan koskocaman bir ‘yok sayılmak’ var. Nicole’ü adeta kendisinin bir parçası olarak görmeye başlamış Charlie. Nicole bu boşluk ve kaybolmuşluğun içinde bir çıkış yolu olarak bebek yapmayı tercih ediyor. “Bize ait bir şey olmuş olur” diye düşünüyor. Böylelikle Charlie onu görür ve bu hayatta kendini de var edebilirdi.
Ebeveynlerin bazen çocuk yapmayı arada buzların erimesi, evliliğe iyi gelmesi amacıyla yaptığı oluyor. Birçok farklı benzetmeyle bu durumun yanlışlığı anlatılabilir fakat çocuğa, kendi çözemediğiniz bir sorunun yükünü bırakmak ne kadar doğru olabilir?
Nicole bu kararla daha doğmadan çocuğuna bir görev yüklemiş olur. Anne ve babanın arasındaki ilişkiyi iyileştirmek. Bunun için belki hiçbir şey yapmana gerek yok fakat eğer bu görev kendiliğinden ilerlemez ve başarısız olursa bunun sana getireceği travmatik olaylar olacak. Burada özellikle belirtmek isterim. Boşanma çocukların değil, yetişkinlerin sorunudur. Çocuk boşanma sürecindeki aile içinde yaşanan çekişmelerde psikolojik anlamda yıpranır. Bir ebeveynden ayrılma, iki evinin olması, anne ve baba arasında köprü gibi görülmek çocuğu olumsuz etkiler. Ebeveynler ayrılıyor olsa da anne ve baba rolleri devam etmektedir. Bunu devam ettirebildiğiniz sürece çocuğunuz süreci minimum hasarla atlayabilir. Çocuk, çiftlerden biri için karşı tarafa koz olarak kullanılabilecek bir silaha dönüştüğünde bu çocuk için ciddi davranış problemlerine yol açabiliyor. Kaygısını yönetemez, öfkesini yönetemez ve bunu aktarabileceği bir sosyal destekten de mahrumdur aynı zamanda. Çünkü ebeveynleri savaşta ve mühimmat kendisidir.
Filmde çift, özellikle çocukları Henry’i boşanma sürecinin dışında tutmaya çalışıyorlar. Annenin çocuğu adına babaya sormadan kararlar alıyor olmasını görüyoruz sadece. Ebeveynler olarak, ayrılık sürecinde veya ayrılık sonrasında dahi olsa çocuk için alınacak kararlarda bir fikir alışverişi yapılmalıdır. Bu çocuğa, boşanmanın normal ve sağlıklı bir süreç olduğunu da öğretmek anlamında işlevsel olabilir. Sonuçta halen bir ortak payda bulunmaktadır ve bu ortak paydanın kendi benliği ve duyguları vardır.
Özetlemek gerekirse film boşanma sürecinde iki çiftin çocuklarıyla birlikte yaşadıkları dramatik hikayeyi anlatıyor. Anlatımı ve izlemesi keyifli bir film. Ebeveynlere ve ebeveynlik, ilişkiler üzerine filmler izlemeyi seven herkese öneririm. Oyunculuklar da müthiş diyebilirim.