Doğarken Ağladı İnsan: Peki Neden Timsah Gözyaşları Akıttı?
Psikolojik DanışmanHer birimiz doğarken ağladık, bebekliğimiz boyunca ihtiyaçlarımızı ve duygularımızı ağlayarak ifade ettik. Ancak büyüdükçe ağlamanın yerini başka ifade biçimleri aldı; bebekken acıkınca ağlıyorduk, artık yemek hazırlamak, yemek sipariş etmek gibi davranışlarla ihtiyacımız olan şeyi gidermek için çabalıyoruz. Bu yazıda “gözyaşlarını ustalıkla ve kolayca” akıtabilen kişilerin bunu yapma sebebine dair düşüncelerimden söz edeceğim.
Büyüdükçe duygularımızı ağlamak dışında farklı şekillerde ifade etmeyi öğreniyoruz; örneğin öfkelendiğimizde yüksek sesle, çatık kaşlarla sinirlendiğimizi belli ediyoruz. Üzgün olduğumuzda, bir kayıp yaşadığımızda, kendimizi çaresiz hissettiğimizde ve hatta mutlu olduğumuz anlarda dahi ağlama isteği ile dolup taşıyoruz.
Peki ama eğer gözyaşlarımız gerçekten rahatsız olduğumuz durumlarda akıyorsa; sahte bir pişmanlıkla ya da karşımızdaki kişiyi ikna etmek, kandırmak uğruna neden kolayca gözyaşı döküyoruz?
Gelin bunu doğarken ağlayan ve bunu sonrasında da devam ettiren çocuklardan yola çıkarak inceleyelim;
Çocuklar büyüdükçe ağlamanın ebeveynleri ya da bakım verenleri için önemli olduğunu öğrenmiş oluyor, bundan sonra “yalancı ağlama”lara başvuruyor. Bu sahte gözyaşlarının temelinde “görülmek, önemsenmek, sevilmek” gibi ihtiyaçlar oluyor. Çocuklar sahte gözyaşlarıyla ağladığında dahi çevresinden büyük bir ilgi görür çünkü gerçek bir tehlike altında olduğu, sağlığının iyi durumda olmadığı ve bunu ifade edemediği düşünülür.
Büyüdüğümüzde de gözyaşlarımız bizim için önemli bir şeyleri işaret eder ancak bizim için önemli olan, zorluk çektiğimiz her durumda gözyaşlarımızın yardımına başvurmayız. Çocuğun sahte bir şekilde ağlaması çevresindekiler için bir noktaya kadar anlaşılır ve tahammül edilebilirdir: çünkü çocuk “görülmeyi, önemsenmeyi ve sevilmeyi” nasıl talep edeceğini henüz bilmiyordur.
Biz yetişkinler için “görülmeyi, önemsenmeyi ve sevilmeyi talep etmek” bir çeşit acizlik, bir eksiklik gibi algılanmaktadır. Bazılarımız açık iletişimin zorlu gördüğü yönünden kaçar ve geçmişte yaptığı gibi; tüm bu isteklerini ağlayarak, gözyaşlarıyla dolu gözlerini ovuşturarak, kirpiklerini ıslatarak, sesini incelterek talep eder. Bunu yapan kişi biz ya da yakın ilişkide bulunduğumuz biri de olabilir. Peki neden bunu yaparız?
Timsah gözyaşlarımızın sebebini şu şekilde ele alabiliriz:
-
- Karşımızdakinin duygularını yönetmek ve bu sayede isteklerimizi elde etmek: Karşımızdaki kişinin ilgisi, dikkati başka bir konu üzerinde olduğunda onun hayatında önceliğimizin olmaması bize değersiz hissettirir.
- Örneğin bir iş görüşmesine gideceksiniz fakat karmaşık ve bilmediğiniz bir yol kullanmanız gerekiyor, bu durumu yakın çevrenize anlattınız, nasıl gideceğinize dair bilgi edininiz. Ancak bu iş görüşmesine tek başınıza gitmek istemiyorsunuz, sevgilinize bu durumu açıkladınız ve o saatte meşgul olduğunu söyledi. Bu durumda tam olarak ifade etmediğiniz talebinizi ağlayarak ve onu suçlayarak belirttiniz; “Beni yalnız bırakıyorsun!”.
- Kendimizi bu şekilde ifade ettiğimizde, karşımızdaki kişi ağlamamıza sebep olacak kadar yanlış bir şey yaptığı için kendini suçlu ve bu durumu telafi etmek konusunda ise kendini sorumlu hisseder, artık onun gözünde önemliyizdir (!).
- Ağladığımız durumlarda çevreye verdiğimiz mesaj “bu benim için çok önemli bir konu” olur, timsah gözyaşlarını akıttığımızda bizi önemseyen insanların buna kayıtsız kalmayacağını biliriz.
- Çevremizden, yakınlarımızdan destek almak ve onların yardımlarını kabul edebilmek timsah gözyaşlarının işlevi ile karıştırılmamalıdır. Evet, hepimizin desteğe ve yardıma ihtiyacı olur; ancak sürekli kendi isteklerimizin karşılanması için karşı tarafın kötü hissetmesine sebep olmak ve ilişkiyi bu şekilde yönetmek bir tür kendimizi kandırmaya dönüşebilir. Karşımızdaki kişi bizi gerçekten önemsediği için değil, bu suçluluk duygusuyla baş edemediği için isteklerimizi yerine getirir.
- Karşımızdakinin duygularını yönetmek ve bu sayede isteklerimizi elde etmek: Karşımızdaki kişinin ilgisi, dikkati başka bir konu üzerinde olduğunda onun hayatında önceliğimizin olmaması bize değersiz hissettirir.
Kısacası; doğarken ağladı insan ve sonra bunun diğerleri üzerinde ne kadar güçlü, ikna edici ve yönlendirici bir etkisi olduğunu öğrendi.