
İhtiyaçlarımızı Söylemek Neden Bu Kadar Zor?
Klinik PsikologBu yazıyı ilişkisinde zorlanan, çocuk yetiştiren ve bunlara ek olarak ihtiyaçları konusunda sıkışık hisseden kişilere biraz olsun yardımı olur diye yazdım.
İnsan, doğduğu andan itibaren muhtaç bir varlık. Hepimiz biliyoruz ki, bir bebeğin yaşaması için doğaya, anneye, uygun koşullara, mamaya ve daha sayısız şeye ihtiyacı var. Bebekken tek bir yolla ihtiyacımızı anlatabiliyoruz: ağlayarak.
Her ağlama aslında farklı bir ihtiyaç: Karnımız açken, altımız ıslandığında, bir yerimiz ağrıdığında, yalnız hissettiğimizde…
Anne zamanla bu ağlamaların tonundan neye ihtiyacımız olduğunu anlamayı öğreniyor. Ya da bazılarımızın annesi öğrenemiyor. İhtiyacımız için ağlamak neredeyse evrensel. Bebekken hepimiz ağlayarak ‘bana yardım et’ diyorduk. Bunu isteyerek bilinçli bir farkındalıkla yapmıyorduk. İlerleyen aylarda ve yıllarda ihtiyaçlarımızı dışarıya aktarmak için farklı bir enstrüman daha eklendi hayatımıza o da kelimeler. ‘Acıkdım, susadım, üzüldüm, korkuyorum, yalnızım’ diyebiliyorduk.
Kelimelerin olduğu dönemle bebeklik döneminin farkı şu, önceden ben ihtiyacın farkında değildim ağlıyordum. Annem ihtiyacımı buluyordu ve ben rahatlıyordum. İlerleyen dönemde ise artık neye ihtiyacım olduğunu önce ben idrak ediyorum, sonrasıda ise bunu kelimelere döküyorum. Tam bu ihtiyaçları dillendirme noktasında bir zorluk yaşanıyor. Bu zorluğu da aşağıdaki 3 başlıkta özetleyebiliriz.
1. İhtiyacını Anlayamamak
Bazılarımız duygularını hissetmek ve anlamlandırmak konusunda ne yazık ki diğerleri kadar şanslı veya becerikli değil. Becerikli olsak bile bazen öyle karmaşık duyguların içinde oluyoruz ki… Neye ihtiyacımız olduğunu bırakalım ne yaşadığımız bile anlayamıyoruz. Sadece bir sıkıntı var, o kadar. Bekliyoruz ki kendi kendine geçsin. Karmaşık duygu ya bizi hareketsiz kılıyor ya da onu unutabilmek için başka şeylere sarılıyoruz. Ama bir türlü bu karışıklıkla ilgilenemiyoruz.
Buradaki tavsiyem, şöyle iyice bir dertleşmek 🙂 Bir şekilde bu karışıklığın ne olduğunu içe yönelerek anlamak gerekiyor. İçe yönelebilmek için kendinizi güvende hissettiğiniz iyi bir eşlikçi, gözlerinize bakarak sizi anlamaya çalışması çok faydalı olur. Bu bir uzman, aile ferdi, bir arkadaş olabilir. Yeter ki bir şekilde içimize gidebilmemizi ve orada kalıp yaşantımızı anlamlandırmamıza bir eşlikçi olsun.
2. “Anlamaları Lazım” alışkanlığı
Bazılarımız için ihtiyaçlar hiç dile getirilmez.
“Ben söylemeyeyim, o anlasın.”
Böyle bir alışkanlık var içimizde. Halbuki dile getirilmedikçe her zaman içimizdeki anlaşılmaz. Bazılarımız böyle bir alışkanlığının olduğunu bile fark edemeyebiliyor. İhtiyaçlarını anlatmayı denedikten sonra, ‘aa hayatta bu da varmış’ dedirtebiliyor. Eğer ‘anlamaları lazım’ alışkanlığınıza duygusal anlamlar yüklemediyseniz, ihtiyaçları dile getirmeyi hayata adapte etmek zor olmuyor. Anında bir ferahlama gelebiliyor.
3. Söylediğinde Büyünün Bozulması
Bir de şöyle hissedenler, düşünenler var:
- “Söylediğimde artık bir anlamı yok.”
- “Ben istedim diye yaptı, kendiliğinden yapmadı.”
Bu çok sık karşılaşılan bir durum. Çünkü sevgiyi, ‘gerçek değeri’ söylemeden anlaşılmaya bağlayabiliyorlar.
“Beni seviyorsan zaten anlamalısın” diyerek…
Halbuki gerçek değeri göstermek için illa bu oyunu oynamaya gerek yok. Bu bebeklikten öğrenilen bir oyun, ‘ben söylemeyeceğim o benim ne yaşadığımı hissetsin ve ona göre davransın’. ‘Ben söylemeden yapsın’ oyununu bozmak da o kadar kolay değil. Çünkü bu davranışın içinde sevgiyi, değeri arayan bir kişi var. Bu oyunda maruz kalan kişi için tavsiyem önce kendi stilinizde onu sevdiğinizi hissettirmeniz. Sonrasında sevgiyi buna bağlama alışkanlığında vazgeçmesini ona gösterebilirsiniz.
İhtiyaç Söylemek Çocuk Gibi Hissettirebilir
Yaşımız kaç olursa olsun, ihtiyaçlarımızı dile getirirken bir çocuk gibi kırılgan hissedebiliriz.
Seanslarda, çevremde ya da kendimde gördüğüm ortaklık şu:
• İnsanlar gerçek ihtiyaçlarını dile getirmeye başladığında gözleri dolar,
• Dudakları istemsizce aşağı kıvrılır 🙁
• İçlerindeki kırgınlık, öfke ya da özlem kelimelere dökülünce birden çocukluktaki gibi görünür olur. Ama bu, kötü bir şey değil. Tam tersine: ihtiyaçlarımızı dile getirmek her zaman bir sonuç verir.
Ya karşımızdaki bizi biraz daha anlayabilir, geleceğe dair umudumuz artar…
Ya da anlaşılmadığımızı görür, sindirir, yeni koşullara otomatik olarak yeni seçenekler oluştururuz.