ÖFKELENİYORUM ÖYLEYSE VARIM
Klinik Psikolog
Günlük hayatta pozitif ve negatif duygular yoktur. Yalnızca duygular vardır. Yerine ve ortamına göre yaşanması gereken duygular. Bunların ortamına göre yaşanmaması veya yaşanma düzeyleri negatif olarak değerlendirilebilir; cenazede ağlanır, düğünde gülünür… Mutluluk dışındaki temel duygular sürekli kontrol edilmesi gerekiyormuş gibi algılanır. İnsan üzüntüsünü, korkusunu, öfkesini mutluluk kadar coşkulu yaşayamayabiliyor.
Bu duygular arasında öfke en yıkıcı olan. Her duygunuz gibi öfkeniz de içinizde büyümeye başlar ve büyük bir güçle ifade edilmek ister fakat öfkenin diğer duygulardan farkını bir örnekle açıklamak istiyorum;
- Masanızın üstünde bir ışık düşünün; bu ışığı yaktığınız anda ışık karanlığı iter ve daire şeklinde bir alanı aydınlatır. Öfkeniz de ifade edildiğinde o daire oluşur ve dairenin içinde sadece siz ve öfkeniz Sinirlendiğiniz kişinin yanınızda durmasını istemezsiniz, onu dinlemekte güçlük yaşarsınız, o kişiyi ve diğer tüm düşünceleri itersiniz. Bazen bu itme karşı taraf ve sonrasında da sizin için yıkıcı, kırıcı olabilir.
Öfke yıkıcı olabilir ama kendisine dönük bir yıkıcılık değil; çevresi için yıkıcı. İnsanın kendisini belli ettiği, sınır çektiği “ben buradayım” dediği bir duygu. İnsanın çevresindeki bir şeyi yıkması için haksızlığa uğraması, zarar görmesi gerekiyor. Bu zarar, birinin size vurması olarak da görülebilir; birinin sizin sözlerinizi ciddiye almaması, “bu işi çocuk da yapardı, iki saatir bununla mı uğraşıyorsun?” ifadesiyle yaptığınız işi beğenmemesi gibi durumlar olarak da yaşanabilir. Böyle durumlarda öfkemiz bizi uğradığımız zarardan kurtarır ya da kurtarmaya çalışır. Peki, öfkeniz sizi nasıl kurtarmaya çalışıyor olabilir? Fikirlerinize, yaptığınız davranışlara karşı ve olduğunuz kişiye yönelik bir engellenmişlik, küçümseme, aşağılama, saldırı yaşadığınızda kendinizi savunmak, kendinizi ortaya koymak istersiniz. Bunu öfkenizi ifade ederek yaparsınız ve kendinize bir alan açarsınız. Buraya kadar anlattıklarımdan şöyle bir özet çıkarabiliriz ‘’Öfken varsa yaşa bunu, rahatsız olduğun şeyi belli et’’. Bunun yaşanmasında hiçbir sorun yok. Bir depremzede bağırıyorsa, dayak yiyen karşılık veriyorsa, hakkı yenen kişi tavır alıyorsa tüm bunlar normal karşılanır. Hatta tersi varsa etraftaki insanlar kişiyi, kendini savunması için harekete geçirmeye çalışır. “Sen de vur, o işte çalışma o zaman, hakkını sert savun” benzeri cümleler kullanılır ki kişi normalleşsin. Çünkü buna benzeyen durumlarda öfke duygusunu ifade etmek, edebilmek sağlıklı olandır.
Öfkenin yaşanmasından ziyade nasıl ifade edilmesi gerektiği konusu tartışılabilir. Arkadaşınızı evinize davet ettiğinizi düşünelim, aileniz ve arkadaşınız aynı masada yemek yiyorsunuz, siyasi konular hakkında konuşmaya başladınız. Aileniz X partisinin görüşlerini savunurken; siz ve arkadaşınız W partisinin görüşlerini benimsiyorsunuz, sohbet ilerledikçe bu bir tartışmaya dönüşüyor. Bu örnekte olduğu gibi; tehdit olarak algıladığımız şey (örneğin farklı siyasi görüşteki ailemiz) aynı zamanda ihtiyacımız olan şey (ailemizin duygusal ve fiziksel desteği) olduğunda problem başlıyor. Bu noktada yıkıcılığın seviyesi devreye giriyor. Öfkelendiğimiz kişi eşimiz, ailemiz, toplumumuz ise öfkemizi ifade etmek konusu daha da zor bir hal alır çünkü öfkemizin bizi ve sınırlarımızı belli etmesini isteriz ama ilişkilerimizi, bağlarımızı da yıkmamalıdır. Çünkü yıkarsak bu öfkeyle kendimize de zarar vermiş oluruz. Öyle bir öfke olmalı ki “ben buradayım bunu yapmandan, rahatsız oluyorum, ben bu konuda farklı düşünüyorum” desin. Bu tavrınızdan dolayı karşınızdaki kişinin keyfi kaçıyorsa ve, rahatsız oluyorsa varsın olsun. O onun bileceği, onun iradesi. Bunun ötesinde siz karşıdakinin canını acıtmak için hareket ediyorsanız işte işlevsizleşen öfke burada başlıyor. Öfkeniz var olan duruma bir tepkiden ziyade, kişisel bir tatmine dönüşüyorsa o da sizin bileceğiniz iş. Bu işlevsiz öfke ne karşıyı değiştirecek, ne de sizi tatmin edecek. Şunları tavsiye edebilirim:
- Özetle öfke davranıştan, fikirden, durumdan rahatsız olduğunuzu belli edecek kadar ifade edilmeli.
- Asıl amacınız karşınızdaki kişiyi rahatsız etmek değil öfkenizi ifade etmek olmalı, öfkenizi ifade ettiğinizde onlar rahatsız oluyorsa bu sizin sorununuz değil.
- Bu şekilde karşı tarafı da düşünerek yaşadığınız öfke anlaşılmanızı sağlayacak, bu sayede öfke artarak devam etmesi yerine doyuma ulaşıp yerini başka duyguya bırakacak.
Yazıma Kazım Koyuncu’nun “Ben” şarkısındaki, öfkenin yıkıcılığını doğru ifade etmekle;
“Baba ben yıkıcıyım ama
Ama kendini bilmez değilim.
öfkenin kendini ortaya koymanın bir yolu olmasıyla ilişkilendirdiğim;
Yaşamak istiyorum sadece
Kendi savaşlarım uğrunda.” sözlerle nokta koymak istiyorum.