
Katliam Yapabilenler ve Ezileni Suçlayabilenler: NASIL?
Klinik PsikologNasıl Katliam Yapabiliyorlar ?
Gündemimizden düşmeyen bir katliam var. Onlarca şey söylendi, kınandı, boykot edildi. Çünkü binlerce insan öldü, yüzbinlerce insan yerinden edildi. İsrail ve Hamas askerlerinin çatıştığı yerler, dünyada yaşamın bittiği distopya filmindeki yerleri andırmıyor çünkü; aynısı.
Gündemdeki olaylarda üzülmenin yanında şaşırdığım bir husus var. Ekranımıza düşen görüntüler karşısında yaşadığımız duyguları tarif etmek çok zor. Bombardımandan çıkarılmış bir çocuk…titriyor ve titrediğini şaşkınlıkla kendisi gibi bir çocuk olan abisine gösteriyor. Şu resme bakıp insanın boğazında bir düğüm, içinde bir daralmama olmaması mümkün değil. Neden mümkün değil? Çünkü; ‘’İNSAN olmak’’ o çocuklara acımayı onlara şefkat göstermeyi gerektiriyor. Eğer İNSANsak bu gerekiyor. Şimdi görüyoruz ki o çocukları ve sivilleri bu hale sokan da insan, onlara üzülmeyen de ya da üzülemeyen de insan.
O zaman nasıl oluyor, bu katliamı yapan kişiler nasıl yapıyor, bunlara üzülemeyen kişiler nasıl üzülemiyor? Nasıl bir becerileri var ki bu kişiler iç hesaplarını dengeleyebiliyorlar? Gece nasıl rahat uyuyabiliyorlar? Hastaneyi bombalayan pilot nasıl oluyor da bombaladığı yeri sadece bir koordinat; ölenleri ise bir sayıdan ibaret algılayabiliyor?
Bu nasıl sorusunu iki gruba şaşkınlıkla sorabiliyoruz. Katliamı yapanlar ve buna üzülemeyenler. Şu sıralar duygular üzerine okuduğum kitaptan art arda gelen iki pasaj bu kişilerin iç dünyalarında kendilerini nasıl dengede tuttuğunu açıklar gibi. Paul Ekman diyor ki;
“Bir kişi ya da bir grup insanın- örneğin Yahudiler, Amerikan Yerlileri, Afrikalı Köleler gibi- bizim gibi gerçek insan olmadıklarını düşünenlere de rastlarız. Ne kadar önemsiz olduklarını düşündüklerini yansıtacak şekilde bu kişileri hayvan olarak nitelerler. Hayvanların çektiği ıstıraplar pek çok kişiyi derinden etkilediği halde, bu herkesin etkileneceği anlamına gelmez. Yine herkes, daha az insan olarak nitelendirdikleri kişilerin çektikleri ıstıraplardan etkilenmezler. Bu acının hak edilmiş olduğunu ya da en azından tanık olduklarında kendilerini rahatsız etmeyeceğini düşünürler.’’
Savaşın başlarında, pardon ‘’katliam olmadan önce’’, İsrailli bakan ile ilgili şöyle bir manşet atıldı;
İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, Filistinlilere “hayvan” benzetmesinde bulunarak, “İnsansı hayvanlarla savaşıyoruz ve ona göre hareket edeceğiz.” dedi.
Bu iki alıntı birbirini tamamlıyor gibi görünüyor. Bir tanesi teori diğeri ise gerçeklikteki pratiği. Yani katliamı yapan taraf, kendisinden olanları ve kendisi gibi düşünenleri ‘’İNSAN’’ olarak tanımlıyor. Karşı taraftakini ise daha az insan olarak gösteriyor ve algılıyor. Kendisini ve toplumunu buna ikna edemez ise, yukarıda betimlediğim fotoğraf karesi (hani şu çocuğun titrediği), insan olan kişilerin yapacağı saldırının önüne geçer. Buradan ilk ‘nasıl yapıyorlar’ sorumuzun cevabını aldığımızı düşünüyorum. Kısaca cevap şu; Ben insanım, onlar ise daha az insan.
Nasıl Üzülmeyebiliyorlar ?
İkinci soru ise; ‘İnsanlar nasıl oluyor da yapılan zulmler karşısında, bu görüntüleri görüp üzülemiyor?’. Hatta belki de üzülemeyip öfkelenenler… Bakın şu ifadeler tanıdık gelebilir:
‘’Satmasalarmış topraklarını?
Zamanında bize isyan etmeyeceklerdi, sen o bayraklarındaki kırmızının neyi temsil ettiğini biliyor musun?
Onlar Ermenileri, Uygur Türkleri’e karşı Çin’i desteklediler.’’
Bu ifadeler sanırım doğru. Bunların doğru olduğunu kabul ederek yazıya devam ediyorum. Bunu bu bağlamda söyleyen kişi oradakilerin çektiği acıyı görüyor ama sanki hissetmek istemiyor. Sanki biraz ‘’oh olsun’’ biraz ‘’yazık ama kendileri hak etti’’ der gibi bir ifade. Paul Ekman’ın diğer pasajı ise şöyle:
‘’Herkes başkasının çektiği ıstırapları hissedemez, aynı şekilde herkes perişan haldeki bir kişiye yardım edip onu teselli etmez. Bazıları başkalarının perişan hali karşısında sinirlenebilir, bu kişilerin kendilerine münasebetsiz bir taleple yaklaştıklarını düşünebilirler: Neden kendisine bakmadı ki? Neden böyle sulu göz davranıyor? Silvan Tomkins insanlar arasındaki temel farkın, başkalarının ıstırapları karşısındaki verdikleri yanıtlar olduğuna inanmaktadır.
Yani biz de bu ıstırabı hissedip bu kişilere yardım etmek ister miyiz, yoksa ıstırap çeken kişiyi içinde bulunduğu kötü durum ve bizden talepte bulunduğu için suçlar mıyız?’’
Bu da ikinci sorumuzun cevabı sanırım; ‘’Üzülmek istemiyorum, eğer üzülürsem sorumlu olurum. Bunun yerine öfkeleniyorum ve bir yük hissetmiyorum’’
Yani üzülmemek için öfkelenmeyi tercih ediyorlar.
Tüm bunlar karşısında olaya istediğimiz kimlikten bakabiliriz. Müslüman, Yahudi, Sosyalist, Liberal, Milliyetçi… ‘’İNSAN’’ olarak bakabildiğimiz sürece kimliğimizin pek önemi yok.