Matematik Öğrenememek Genetik, Duygusal veya Toplumsal Mıdır? Umutsuzluk mu? Yok!
Matematik öğrenmek veya öğrenememek ile ilgili toplumsal yargılar çok uzun yıllardır matematiğin bir şekilde hayatında olan herkesi doğrudan etkiler durumda. Matematik öğrenemeyen veya öğrenmekte zorluk çeken çocukların daha az yetenekli, daha az zeki olarak yargılandıkları ve hatta sınıf iklimi içerisinde arka plana atıldıkları bir gerçek.
Çocuklar daha okula başlarken velilerin çocuğunun matematik dersinin nasıl olacağı ile ilgili büyük kaygılar yaşadıklarını gözlemliyorum yıllardır. Sınıf öğretmenleri ile yaptığım matematik dersi görüşmelerinde de hep aynı şeyi söylüyorlar: veliler bu konuda çok kaygılı. Veliler ile ilgili manzaranın dışarıdan betimlemesini yapmam gerekirse şunları söyleyebilirim: çocuğun matematik dersinde başarılı olması tamamen şansa dayalı ikramiye hediyesi gibi. Acaba ne çıkacak diye heyecanla bekleniyor sonucun ne olacağı. Eğer başarı çıkarsa ne mutlu, ona diyecek sözüm yok zaten ama olur da ikramiyeden başarısızlık çıkarsa umutsuzluk, gözyaşı, genetik faktörlerin sebep olarak gösterilmesi ve kapanış öğrenilmiş çaresizlik.
Çocuk matematik dersinde başarısızlık yaşarsa o çocuk için yapılabilecek maksimum şey ona özel bireyselleştirilmiş bir ders aldırmaktır ve akıllıcadır da bu durum. Bu bireyselleştirilmiş derslerde öncelikli olarak tabir yerindeyse çocuğun bilişsel durumunun röntgeni çekiliyor mu peki?
Çocuğun zihinsel durumunun fotoğrafı çekilmeden -izdüşümü somut olarak resmedilmeden- aynı şeyleri defalarca anlatmanın, zamanla daha yüksek sesle anlatmanın pek bir faydası olmuyor maalesef.
Zihinsel olarak izdüşümü resmetmek derken kastım öğrenme durumuna tüm ayrıntıları görebilecek şekilde holistik bakabilmek. Yani kastım çocuğun öğrenmesi gereken konudan ona sınav yapmak değil.
Çünkü bir çocuğa bir konuyla ilgili sınav yaparak ölçtüğümüz şey o konuyu öğrenip öğrenemediğidir.
Eğer öğrenemediyse konuyu aynı şekilde tekrar anlatmak muhtemelen işe yaramayacaktır.
Çocuğun neden öğrenemediği ile ilgili bilgiyi analiz etmek ve öğrenme sürecine bütünsel bir bakış açısı ile yaklaşmak ilk yoldur. Ardından çocuk özelinde çözüm yolları geliştirmek ve süreç içerisinde bu yolları güncellemek sorunu çözmekte yardımcı olacaktır.
Eğer çocuk öğrenemiyorsa sorulacak ilk soru şudur: neden? Çocuğum neden öğrenemiyor?
Gözlerinde veya kulaklarında bir problem olabilir, duyamıyor veya tahtayı göremiyor mu?
Bu öğrenme yöntemi çocuğuma uygun mu değil?
Zihinsel ön bilgileri eksik ve aldığı bilgiler havada kalıyor olabilir mi?
Öğrendiklerinden bir anlam çıkartamıyor mu?
Yeterince istekli ve motive mi değil, neden?
Organik bir sebep olabilir mi?
gibi soruları ve nedenleri arttırabiliriz.
Aynı problemi yaşayan çocukların bu problemi yaşamalarının sebebi farklı olabilir. E sebebi farklı olarak aynı sorunu yaşayan çocuklara aynı çözüm yolunu önermek akıllıca mı? değil.
Çok sevgili ebeveynler;
geçmiş yaşam deneyimlerinizden ve okul yıllarınızdan matematik dersi ile ilgili anılarınız sizi üzen ve hatırlamak istemediğiniz bir şekilde olabilir. Kendinizin yaşadığı bu olumsuz bilişsel ve duygusal durumu şimdi çocuğunuzun yaşıyor olması muhtemelen sizi duygusal olarak daha da zorluyordur.
Çünkü şimdi hem kendi başarısızlık duygunuz hem de çocuğunuzun başarısızlığının getirdiği ezici duygu ile baş etmeye çalışıyorsunuz ve bu kolay değil.
Matematik öğrenememek de tıpkı birçok şey gibi toplumsal olarak tabumuz haline gelen durumlardan biri. Neden matematiği öğrenemediğimiz ve sürekli matematikten kaçındığımızı çok az konuşuyoruz. Daha fazla konuşmalıyız. Çünkü bu problemin çok kolay çözüm yöntemleri var ve çocuklar başarısızlığa ve öğrenilmiş çaresizliğe mahkum olmak zorunda değiller. Bunu çocuklara borçluyuz. Düşünebilen ve sağlıklı duygular üretebilen çocuklar yetiştirmeyi ise Cumhuriyetimize borçluyuz. Nice nice 100. yıllar görebilmek için.
Yapılan çalışmalarda matematik öğrenmenin yalnızca %20’lik kısmının genetik faktörlere bağlı olduğu ortaya çıkmış. Bununla birlikte %80’lik kısımda olumlu öğrenme deneyimleri, fazlaca pratik, azim ve pes etmemek var. Kastım çocuğunuzun matematik dehası olabileceği ve tüm dünyayı kasıp kavuracak matematik işlemlerini yapabileceği değil. E zaten herkes matematik dehası olmak zorunda değil. Ama temel matematiği sağlıklı her çocuk öğrenebilir. Yeter ki, neden öğrenemiyor sorusunu sorup doğru cevapları bulmak için çaba harcayalım.
Akademisyen Emre Safa Gürkan’ın geçenlerde izlediğim bir söyleşisinde aklıma kazınan bir cümlesini paylaşmak istiyorum sizinle:
Çocuklarımla ilgili umutsuzluğa düşmem demek, onların da kendileri ile ilgili umutsuzluğa düşmesi demektir. Dolayısıyla ben onlarla ilgili hiç umutsuz olmadım.
Bununla Ata’mın da sözünü eklemeliyim: Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır.
Çocuklarınız ile ilgili umutsuzluğa düşmek gibi bir lüksünüz yok. Bir ağaç ve bir çocuk kolay büyümez. En başta bu zorluğu kabul etmek bununla yaşamayı kolaylaştırır. Tek başınıza üstesinde gelmek zor olabilir. Çok da haklısınız. Etrafınızda size yardım edecek insanlardan yardım istemekten çekinmeyin. Konu ile ilgili uzmanlardan destek alın.
Umut dolu bir hafta sonu olsun,
Sevgiler,
Nur.